24 Saat Güncel Haber Arama Motoru | Haber Scripti | Haber Yazılımı | Hosting

Schulz ile görüşen Başbakan Yıldırım’dan önemli açıklamalar

POLİTİKA

Başbakan Binali Yıldırım, "Bu kritik dönemde içinde bulunduğumuz şartlarda terörle mücadele ile ilgili yasada gevşeme yapmak, iyileştirme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha da...

Başbakan Binali Yıldırım, "Bu kritik dönemde içinde bulunduğumuz şartlarda terörle mücadele ile ilgili yasada gevşeme yapmak, iyileştirme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha da büyüyeceği aşikardır" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü’nde Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüştü. Yıldırım ve Schulz, yaklaşık 1 saat 20 dakika süren görüşme sonrası kameraların karşısına geçerek açıklamalarda bulundu. Yıldırım, "Kendisine darbe sonrası AB’de beklediğimiz gür sesi duymadığımızı, en azından bazı üyelerin bu konuda gereken açıklamayı gereken zamanda yapmadıklarını ifade ettim. Ancak, aradan geçen zaman içerisinde gerçekler ortaya çıkınca dostlarımızın bizzat ziyaretleri ve darbeden geriye kalan yıkıntılar birebir görüldükten sonra olayın vahameti ve bu örgütün ülkemiz için ne kadar büyük bir tahdit olduğunun anlaşılmış olduğunu görüyorum. AB-Türkiye ilişkilerinin çok uzun bir geçmişi var ve geleceğinin de bu kadar uzun sürmesini biz istemiyoruz. Artık 60 yıl geride kaldıktan sonra bundan sonraki yol haritasını, güzergahını net bir şekilde Türk milleti görmek istiyor. Bu konuda 64. hükümet döneminde başlatılan geri kabul ve vize serbesti konusunda yerine gelmeyen hususlar konusunda görüşü alışverişinde bulunduk. Türkiye terörün her türlüsüyle amansız bir mücadele vermektedir. PKK, DEAŞ, YPG ve diğerleri terörle mücadelenin sadece Türk halkının güvenliği için değil aynı zaman da bütün Avrupa’nın güvenliği ile ilgili. Bu kritik dönemde içinde bulunduğumuz şartlarda terörle mücadele ile ilgili yasada gevşeme yapmak, iyileştirme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha da büyüyeceği aşikardır. Bu yüzden bu konunun bir kez daha yeni gelişen şartlar altında ele alınmasını, başka çözüm yolunun bulunmasının elzem olduğunu ifade ettik. Bunun dışındaki konularda Avrupa ile ilgili konularda Türkiye tarafında herhangi bir kafa karışıklığı olmadığını, zaman zaman Avrupalı yetkililerin açıklamalarından dolayı Türk kamuoyunda hoşnutsuzluklar olduğunu ifade ettim. Aracısız görüşüp sorunları daha gerçekçi bir düzlemde ele almanın ciddi bir katkısı olacağı konusunda fikir birliğini vardık" ifadelerini kullandı.
15 Temmuz darbe girişimine sebep olan FETÖ’nün ilk bakışta anlaşılması zor olan bir örgüt olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Çünkü örgüt kapalı bir örgüttür, saydam değildir. Bunun 15 Temmuz gecesi yaşadığımız somut olaylarla ortaya çıktığını Sayın Schulz’a anlattım. Bu örgüt küresel bir tehdittikr. 160 ülkede faaliyeti vardır, bugün Türkiye bu tehdidi görmüştür ve açık mücadelesini 15 Temmuz’da vermiş, kahraman Türk halkı göğsünü siper etmiştir" dedi.
"Türkiye, son yıllarda hiç ama hiç kimsenin hesap edemediği büyük bir tehlikeyi kendine has yöntemle bertaraf etmiştir" diyen Yıldırım, "En büyük pay milletine aşık olan Cumhurbaşkanımızdır, onun kararlılığıdır, dirayetidir. Onun çağrısıyla sokakları dolduran vatandaşlarımız, milletimizdir. Milletin verdiği emaneti asla yere düşürmeyeceğini kararlılıkla ifade eden 65. hükümettir. Bütün bunlar sonucunda çok büyük alçakça bir darbe girişimi bertaraf edilmiş ve Türkiye’nin geleceği kurtarılmıştır. AB-Türkiye ilişkilerinin bundan sonra daha gerçekçi bir zeminde sürdürülmesi konusunda tam bir anlayış birliği mevcuttur. Bundan böyle konularımızı, aracısız, tefecisiz doğrudan görüşerek iki toplumun, AB’nin ve Türkiye’nin, ortak beklentilerini kapsayacak şekilde çözüme bağlamak en önemli hedeflerimiz arasında olacaktır" şeklinde konuştu.

"Mülteciler konusunu kapsamlı görüştük"
Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye’de Irak’ta yaşanan iç savaştan dolayı büyük bir sorun haline gelen mülteciler konusunu kapsamlı görüştük. Yapılması gereken işler, atılması gereken adımlar konusuna da değindik. Bütün bunları dikkate aldığımızda, gerek NATO gerek AB, gerek ekonomik ve ticari ilişkiler bakımından tarihsel geçmişi olan AB-Türkiye ilişkileri bundan sonra daha gerçekçi zemin içerisinde ilerlemeye devam edecektir."

Schulz, 15 Temmuz darbe girişimini değerlendirdi
Schulz, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin değerlendirmede bulunarak, "Özgür bir şekilde, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı son derece zor koşullar altında İphone üzerinden televizyona çıkmak durumunda kaldı. bunun aracılığıyla Cumhurbaşkanı halkına çağrıda bulundu. Bütün insanların sokağa döküldüğünü, silahları olmadan, saf bedenleriyle vahşi darbe denemesine karşı çıktı. Vatandaşların bu çağrıya kulak vermesi müthiş bir şeydi. Bu konuyu görüşürken, aynı zamanda şunlardan da bahsettik, iki taraf arasında belli gerginleşmeler vardı, Sayın Başbakan bu konuda eleştirilerini açıkça dile getirdi. Türkiye’ye yeterince destek olmadığımızı ifade etti. Ben ise darbe denemesinden sonraki süreçlerin pürüzsüz ilerlediği ifade ettim. Bu konuyla ilgili açıklamaları dinledim, bu bilgileri de derinleştirmemiz gerekiyor. Gülen hareketi ve devlet darbesi yapmak isteyen asker içerisindeki bir kanattan bahsetti. Bu konuyu bilmiyorduk, o yüzden gerekli tepkiyi zamanında veremedik. Biz, Avrupa birliği Türkiye ilişkilerinin istikrarı için nasıl bir katkıda bulunabilir. Türkiye, güvenli sınırlara sahip olma hakkına sahiptir ki bu ülkenin yurttaşları güven içinde yaşayabilsin, bu noktada güvenlik anlaşması da gündeme geldi. Biz, son derece çirkin bir terörle karşı karşıya olan bir ülkeyle karşı karşıyayız" dedi. Schulz, konuşmasında şunları kaydetti:
"Terör saldırıları son derece itici ve iğrenç bir olay. Bu noktada AB’deki bütün meslektaşlarım adına şunu söyleyebilirim, kurbanların aileleriyle dayanışma içinde olduğumuz aktarmak istiyorum. Kapsamlı sorunları konuştuk, güvenlik, temel hak ve özgürlükler, medyanın özgürlüğü, AB’ye katılım süreci, sözleşmelerle sağlanacak mali katkılar göçmenlerin durumuyla ilgili. Ayrı düştüğümüz konular da var, bunlarda birisi vize serbesti. Parlamentoda bu konu henüz ele alınmadığı için hali hazırda gündeme getirilebilir. Terörle mücadele konusunda değişiklik yapılmadığı süreci bu konuda elimiz kolumuz bağlı dedim."

"Gazetecilik kılığı altında terör faaliyetleri yapmak apayrı bir iştir"
Yıldırım ve Schulz, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Terörizmle ilgili kanunların gevşetilmesi şu anda ülkemiz için daha da tehlikeli hale getirilir dediniz, gazetecilerin ülkenizdeki durumu?" sorusunu Yıldırım, "Bu bahsettiğimiz FETÖ terör örgütü hayatın bütün alanlarına sızmış durumda, poliste, askerde, iş alemi ve medya sektöründe geniş bir varlığı var. Bu gazetecilerin, medya mensuplarının içeri alındığı özgürlüklerinin kısıtlandığı yönünde Avrupa’dan haberler duyuyorum. Hiçbir gazeteci, terör örgütüne destek olmaz, terör örgütünün faaliyetlerine iştirak etmez. Ama bizdekilerin durumu farklı. Gazetecilik kartını alıyor bölücü terör örgütü, FETÖ terör örgütüne destek oluyor. Sadece terör örgütünü övmüyor, lojistik hizmetlerini de yerine getiriyor. Bu ülkenin insanlarını öldüren kanlı bir örgütün mensubuna elinde gazeteci kimliği var diye hoşgeldin mi diyeceksiniz, böyle bir şey asla kimse bizden beklemesin. Gazetecilik kılığı altında terör faaliyetleri yapmak apayrı bir iştir" şeklinde cevapladı.

Mülteciler ve Vize Serbestisi konusu
Yıldırım, "Mülteciler konusu vize serbestisinin" sorulması üzerine, "Geri kabul ve vize serbesti beraber yürüyecek şeklinde daha önce açıklamalar var. Karşılıklı olarak maalesef bu taahütlerin bir kısmı yerine geldi bir kısmı gelmedi. Bizim de AB’nin de yerine getirmediği hususlar var. Dolayısıyla bunları yerine getirmek için şu anda imkanımız var. Bunun bir istisnası var, terörle mücadele kanununun değiştirilmesi. Bugünkü içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı terörle mücadele yasasında iyileştirme yapamayız. Diğer bütün konuların çözüme kavuşturulmasında sorun görmüyoruz. Kısmi bir uygulama, istisnalar getirmek AB’ye olan güveni biraz draha azaltacaktır. Biz netiz. Uygulama ya vize serbestisi olmalı, onun dışında bilim adamlarına, belirli kişilerle sınırlı muafiyet bunun bir alternatifi değildir" diye konuştu.
Schuz, temel haklar ve ifade özgürlüğü üzerine çalışılması gerektiğini belirterek, "Ben, bir demokrasinin seviyesini ve kalitesini gösteren birincil faktörlerden birinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Türkiye tıpkı diğer vakalarda olduğu gibi gazetecilerde söz konusu olduğunda her vakayı tekil olarak bakması gerekiyor ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirlenmiş olan koşullara göre yargılanmalı. Zanlıların temel hakları gözetilerek bir yargılama yapılmalı. Her konuda anlaşamadığımızı söylemiştim" açıklamasında bulundu.
Yıldırım, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu belirterek, "Türkiye’deki yargıyla ilgili işler hukuk devleti ilişkisi içinde yürümektedir. Bir savcı, bir basın mensubu veya terör zanlısını sorgularken bizden izin almadığı gibi bziim onların yargılanmasını önlemek gibi bir görevimiz yok. Bu konudaki anlayış farkı olabilir ama önemli olan algıdan ziyade olgu nedir onun üzerinde çalışmamız lazım. AB, fasıllarla ilgili konular görüşülürken medya, basın faslı ele alınır, konuşulur. Karanlığa taş atarak bu işin üstesinden gelemeyiz" diye konuştu.

Salih Müslim’in Avrupa Parlamentosu’nda ağırlanması
Başka bir gazetecinin, "Salih Müslim AB Parlamentosu’nda ağırlandı. Sizden bir izin alındı mı?" sorusunu Schulz, "Bahsettiğiniz beyefendinin AB Parlamentosu’nda olduğu bilgisini şu anda burada öğrendim. Bu benim çalıştığım kurumu bağlayıcı nitelikte değildir. Ben kendisini davet etmezdim ve AB Parlamentosu’nda ifade ettiği görüşleri de kendi özel görüşleridir, bunların beni temsil ettiğini düşünmüyorum" şeklinde cevapladı.
FETÖ örgütüne karşı Avrupa’da bir adım atılıp atılmayacağının sorulması üzerine Schulz, "Darbenin boyutlarını göremedik demedim. Onu gördük. Biz, burada tutuklamaların, darbeyi desteklemiş insanların bu kadar çabuk tespit edilmiş olması bizi düşündürdü. Şiddetle dolu darbe denemesinin üzerinden 48 saat geçtikten sonra binlerce insanın tutuklanması bizi şaşırttı dedik.Gazeteciler, savcılar, hakimler nasıl oldu da bu darbeyi destekledi dedik. Darbenin boyutuna gelecek olursak, bu boyutu birçok meslektaşım en katı bir şekilde kınadık. Kendi halkına ateş eden orduyu sadece hor görebilirsiniz. Cumhurbaşkanın vatandaşlarına yaptığı çağrı, vatandaşların silahsız bir şekilde silahlı bir güce karşı çıkmasını bu ülkenin şerefli sayfası olarak görüyoruz. Organize bir şekilde bir soruşturma başlatılması bizim kafamızda soru işaretleri oluşturdu. O yüzden bu soruları sordum" dedi.
Terörün hiçbir şekilde meşru zemininin olamayacağını belirten Schulz, "Düğün konuklarını öldüren bir örgüt, hangi siyasi güce sahip olursa olsun mücadele edilmesi gerekir" diye konuştu.
Yıldırım, "Darbeyi ordu değil, asker kıyafeti içerisinde, asker kıyafeti giymiş terör örgütünün mensupları yapmıştır. Yoksa, TSK’nın bir hareketi değildir. Ordu içerisinde FETÖ mensuplarının gerçekleştirdiği bir olaydır" dedi.
Terörle mücadeleye ilişkin soru üzerine Schulz, "Şu anda Türkiye ile AB arasındaki farklılıklar nedeniyle bu konuda adım atılamıyor ama bu sekteye uğrayacağı anlamına gelmiyor. Bu konuda ne yapabiliriz ki bu süreç karşılıklı olarak harekete geçsin. Terörle mücadele reformu hayata geçirilemediği için bu konu hayata geçirilemiyor" ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Türkiye olarak terörle mücadele konusunda geri adımın söz konusu olmadığına dikkati çekerek, "Ancak, bunu AB-Türkiye ilişkilerinin tıkanması için sebep görmek adil değildir. Bu tehdit ortak bir tehdittir. Burada tıkanan sorunu nasıl aşarız, bu konuda birlikte daha fazla kafa yormamız gerekir" açıklamasında bulundu.
Başka bir gazetecinin, "Yargılama sürecinde kafanızdaki soru işaretleri nelerdir? 241 şehide rağmen" sorusuna Schulz, "Bildiğim kadarıyla henüz bir yargılama süreci sonuçlanmış değil. Benim kast ettiğim şey şuydu, darbe denemesi yapıldı, üniformalı insanlar üzerine ateş ediyor ve Cumhurbaşkanı halkına çağrıda bulunuyor. Bunun akabinde hükümet devreye giriyor, ülkeyi kontrol altına alıyor, 48 saat içinde Türkiye’de binlerce insan tutuklanıyor. Bu kadar süre içerisinde bu kadar insan. Bu dehşet verici darbe eylemine rağmen demokratik bir hukuk devleti her bir davaya münferit olarak bakmalı" karşılığını verdi.
Yıldırım, aynı soruyu "Bu konuda tereddüt yok. Adalet, kanunlar ne diyorsa yapılıyor. Sayın Schulz darbe olduğu zaman bu darbeye karışanları dökümanları elimize geçti. Sorgulamalarda diğer ilgili olanlar var. Çorap söküğü gibi bilfiil bu darbeye kimler katılmış ortaya çıktı" şeklinde cevapladı.
(İHA)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.