banner261

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Anadolu Ajansı Editör Masası’nın sorularını cevaplandırırken sık sık üzerinde durduğumuz bir mesele hakkında olumlu adımlar atılacağının sinyalini verdi.

Mecburi eğitim 12 sene ya..

Nice yazımızda, konuşmamızda, sosyal medya paylaşımımızda “korkunç zararlarına” dikkat çektiğimiz uygulamada bir “düzenleme” yapılacağını söyledi Sayın Bakan.

Süre kısaltılacak yani.

Ne kadar kısaltılacak, nasıl kısaltılacak, son yıl “seçmeli” mi yapılacak, üzerinde çalışılıyor dostlar…

Mecburi eğitimin süresinin kısaltılmasını isteyen milyonlarca vatan evlâdının olduğunu biliyoruz.

Medyamız (!) bu konuya nedense, nereden emir bekliyorsa pek girmiyor ama…

Bu mesele beka meselesi!..

Neden mi?

Anlatması uzun…

İyisi mi “eğitimcimiz” (*) özetlesin, biz de aralarda katkıda bulunalım:

-Uygulamadaki zorunlu eğitim modelinde, okumak isteyen veya istemeyen herkes 6 yaşından 18 yaşını doldurana kadar okullarda tutuluyor. 18 yaşındakine kolay kolay meslek öğretemezsiniz.

- Bizde okullaşma arttı, ancak işsizlik de arttı. Sanayici, çalıştıracak çırak, kalfa eleman bulamıyor.

- 12 yıl zorunlu ve genel eğitimin zararlarından biri de yetenek öldürme şeklinde tezahür etmiştir. Öğrencileri, mutlaka yeteneklerine göre sınıflandırmak zorundayız. Bu yetenekleri de kendi içinde sınıflandırmalıyız. Herkes kendi kabiliyetiyle orantılı eğitim aldığında iş dünyasının ihtiyacı sağlıklı bir şekilde karşılanacaktır.

- Erken yaşlarda iş gücüne katılım sağlandığında genç dinamik nesil heba edilmemiş olacaktır.

-Her çocuk kendi ilgi alanı ve yeteneği doğrultusunda yönlendirilmelidir.

Hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş da yüzmeye zorlanmamalıdır!”

-Bütün öğrencilere aynı dersler okutulmamalıdır.

ÖĞRETMENLER DE PERİŞAN!

  • 12 yıl zorunlu eğitim beraberinde yeni öğretmen ihtiyacı doğurmuş, bütçeye yük getirmiştir. Diğer taraftan her yerde rastgele açılan eğitim fakültelerinden çok iyi yetişmeyen, kendilerinin temel sorunlarını halledemeyen (bazı) öğretmenler, lise çağındaki delikanlı çocuklar karşısında sınıf hâkimiyetini sağlamakta yetersiz kalmışlardır.

  • Çok iyi yetişmiş öğretmenler bile büyük zorluklar çekmektedir. Zira, o yaşlara kadar zorla okula gönderilen gençler öğretmen sözü dinlemez olmuşlardır. Okumak isteyen gençlerle ilgilenmek isteyen öğretmenler, okumak istemeyen gençler yüzünden sıkıntıyı düşmektedirler.

  • Bu gençleri uyardıklarında ise sert tepkilerle karşılaşmakta, bir de üstelik görevlerini yapmalarından dolayı bazı velilerle de uğraşmaktadırlar.

  • Bazı okul idarecileri ve öğretmenler karşı karşıya geldikleri öğrencilerin iftiralarına bile uğrayabilmektedir!

  • Birçok öğretmen, bu durumda geri çekilmekte, dersi bitirmekten başka bir amaç taşımaz hale gelmektedir.

  • Bu durumun en büyük mağduru da gerçekten okumak isteyen gençler olmaktadır!

  • Ayrıca yeni bina, laboratuar araç-gereç, fiziksel alan ve donanımlara ihtiyaç iyice artmış, bütçemize ek yük bindirmiştir.

  • Sınav ve diploma odaklı eğitimden üretim odaklı eğitime geçmek zorundayız. Diploma, eskiden her kapıyı açan altın anahtardı ama şimdi neredeyse hiçbir kapıyı açmıyor. Liseyi bitiren genç, çırak olmak istemiyor. Şu an iyi ustalar, üniversite mezunlarından daha çok kazanıyor. İşsizlik sıralamasının en tepesinde diplomalılar geliyor.

  • Lise mezunlarının kahir ekseriyeti mesleksiz. Bunların büyük bölümü üniversiteye gidiyor. Buralardan mezun olanların da kahir ekseriyeti mesleksiz diplomalı. Her yıl milyon milyon mesleksiz diplomalı genç çıkıyor piyasaya. Bunların tamamına yakını “devlete kapak atmayı” hedefliyor. Devlete kapak atma sınavında çok yüksek puan artı çok yüksek torpil arayışları… Meclis’e gittiğimizde mutlaka torpil arayan ebeveynler görüyoruz! Kamu herkesi işe alamaz ki… Her sene milyon milyon gelen talebi karşılayamaz ki!

  • Okumak isteyen sonuna kadar okusun, profesör olsun, hatta ordinaryüs profesör olsun! Amme velâkin o yaşa kadar zorla okutmak da ne demek oluyor? Zamanında kabiliyetleri keşfet, bir mesleğe yönlendir. 5’inci sınıfı bitiren de, eğer kabiliyetleri, arzuları o doğrultudaysa bir ustanın yanında yetişsin. Üç beş senede eni konu usta olur. Eli ekmek tutar, çoluk çocuğa karışır. Aksi takdirde, gençlerin kahir ekseriyetini neredeyse orta yaşa gelinceye kadar binalarda tutuyorsunuz… 18 yaşına kadar mecburi eğitim, ondan sonra da kapıları ardına kadar açık üniversitelerden birinde 4, 5 sene. Sonra…Mesleksiz diplomalı? Sonra…Hiç! Bunalım!

  • Sonra… Ötelenmiş hayatlar… Dibe çakılmış nüfus artış oranı…

  • Sonra… İşte en yetkili ağızlardan şikayetler!

Sonuç olarak…

Ben, zorunlu eğitimin 5 yıl olması gerektiğini düşünüyorum.

Eğitimcimiz ise, “Kanaatime göre zorunlu eğitim; 5 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul şeklinde olmalıdır.” diyor ve ekliyor:

Ortaokulda hazırlanacak kişisel karakter ve kapasite raporları ile çocuğun lise eğitimine devam edip etmeyeceği “puanlama ve gözlem değerlendirme” sonucunda ortaya konulmalıdır.. Okuyamayacak çocuklar zorlanmamalıdır. Yeteneğine göre mesleki kurslara ya da meslek liselerine yönlendirilmelidir.

İsteyen örgün eğitime devam edebilmeli, isteyen dünyada hızla yayılmakta olan ev okulu yöntemiyle, açıktan devam edebilmeli, devletin yapacağı sınavlara girerek diplomasını alabilmelidir.

Anaokulu da mecburi tutulmamalıdır. Çünkü büyükşehirlerde çalışan aileler zaten kendi ihtiyaçlarını doğrultusunda çocuklarını anaokullarına ya da okul öncesi eğitim kurumlarına vermektedir. Okul öncesi dönemi kritik öneme sahiptir. Bu yaşlarda anne baba, kendi çocuğunu yetiştirme fırsatı bulmalıdır.”

(*) (Mustafa Altınsoy

(Eğitimci-Eski Milli Eğitim Müdürü-Maarifin Sesi)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.