Soyu asil olanlar asır yaşında topraktan filiz verdi, aciz sırtlanlar gölgenin arkasına çekildi…

Cumhuriyet tarihinin en arbedeli ve zorlu geçen son 2 yılında acziyetin bekçisi korkak Batı(l) sırtlanları 40’ın üstünde terör eylemini her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplayıp bomba, silahlı eylem veya iç savaş provokasyonları ile Türk toplumunu bir an hissi zaafa düşürüp kendi içinde savaş tohumları ekmeyi güderek saldırıp durdu, her defasında kendi pisliklerinin dolu olduğu hendeğe düştüler. Bu toplum kahpece ve acizce hazırlanan tuzaklardan kurtuldukça bağışıklık kazandı ve o virüs Anadolu topraklarına sirayet edemeyecek kadar el ayağa düştü…

Anadolu insanı on yıllarca psikolojik operasyonlar, periyodik askeri darbeler ve ekonomik krizler ile dizayn edilmeye, şekillendirilip ıslah edilmeye çalışılsa da fırsatını buldukça silkelenip aslına geri döndü...

Irk, mezhep, kültür, ideoloji vs. denemedik yol kalmadı ama bu sahneleri ezberledik, kabak tadı vermeye başladı. Büyük ve ince planları, eylem materyalleri, ne için ölüme gittiğini bilmeyen omurgasız militanları toplayıp bir araya getirmek büyük iş elbette. Bu kadar hazırlık onlarca canı alsa da bu millet çözülmedi, çözülmüyor.

1999 yılında Sevr Antlaşmasını son kez hatırı sayılır bir şekilde önümüze sürdüğü halde istediğini alamayan Batı(l), al Apo’yu ver Gülen’i hamlesi ile son şansını orta vadeli işkâl girişimine saklamıştı ama bu milletin asil soylu evlatları buna da müsaade etmedi. Apo’dan daha çok Apo’cu, Gülen’den daha çok Gülen’ci olup uluslararası diplomasiyi AB’ye giremezsiniz kartına çeviren aciz sırtlanlar bu yoldan yıllarca diş gösterdi, sonunda o diş çürüdü ve düştü. Onlarca yıllık gelecek planları birkaç yıl içerisinde birer birer yıkıldıkça aciz saldırılarının terör ve provokasyon desteklerini bile kendileri ifşa ve itiraf ettiler.

İleri sanayi ve üretim hamlesi, Çin’den Avrupa’ya İpekyolu’nun kavşağı olması, altyapısı ile yarını hedefleyen bir Türkiye dışa bağımlılığı azaldıkça Batı’ya milyar dolarları kaptırmayacak, dünya ticaretinin merkezi olacak, enerji transferine yön verme gücünü kazanacak, Ortadoğu’da dengeleri belirleyip imparatorluk dönemi gücünü tekrar toparlayacak…

Bu senaryoları düşünmek bile birilerinin akıl ve ruh sağlığını bozmaya yeterken asılsız ve mesnetsiz Ermeni Soykırımı ile Türkiye'ye vahşi yaftası giydirmek isteyen Avrupa'ya Tescilli Naziliğini hatırlatınca gerçekler karşısında iyiden iyiye şuurlarını yitirip mükemmel bir diplomatik ve psikolojik darbe yediler.

Tarihlerinde hiçbir zaman savaş ahlakı ile cenk etmemiş Batı(l) çocukları aciz sırtlan gibi kıvrana kıvrana fitne ve iç savaştan medet ummaktan daha fazlasını yapabilecek meziyete asla sahip olmamıştır ve olmayacaktır…

Her şey aslına döndü

Eli silah tutmamış buluğ çağındaki çocuklar Çanakkale Savaşının 15’lileri gibi tanklara ve ağır makineli silahlara siper oldu, kadınlar Nene Hatun gibi ön safta taarruza kalktı, Ömer Halisdemir’ler son emir ilk kurşun diyerek Batı(l)’ın çocuklarını anlının çatından vurup devirdi, bayrağı devralan Fetih Sekin’ler son kurşunu ölüme tereddüt etmeden sıktı ve şükürler olsun ki bizim ömrümüzün en güzel yılları Mübarek Bir Cihad mücadelesine denk geldi…

Anadolu ayrışmadığı ve bütünlüğünü koruduğu sürece ne Doğu’da Kürt halkı üzerinden, ne Güney’de Alevi kesim üzerinden, ne Kuzey’de Karadenizliler üzerinden ne de Batı’da Laik ve Sol kesim üzerinden nemalanamazlar.

Her başarısız operasyonları kendilerine dönmeye başladı, hedefini bulamayan her hamle kendi içlerinde diplomatik kaosa sebep oldu. Batı(l)’nın bilinçaltındaki acziyet ve ruhundaki eziklik uyandıkça Anadolu’da yapılan her operasyon bizi daha çok güçlendirdi.

Birçok cephede ve diplomasi alanında büyük bir Milli Mücadele veriyoruz. Ye’se kapılmayalım, irademize ve milli şuurumuza sahip çıkalım, Batı(l)’ın kaos içinde domino taşları gibi kendilerine vurarak devrildiğini izleyip aslımıza dönmeye devam edelim.